Bu yazının orjinali Al JAzeera Türk’de görüş yazısı olarak 12 Nisan 2014 tarihinde yayınlanmıştır.
Yeni teknolojiler mevcut tartışmaları bitirmek için çözüm olarak sunuluyor, ancak sorunsuz çalışan sistemlerin kurulması günümüzde tam olarak başarılmış değil.
Türkiye’de son yerel seçimlerle birlikte, sonuçlarının halen tartışıldığı yoğun ve yorucu bir gündem yaşanıyor. Tüm bu tartışmalarda teknolojinin neredeyse her derde deva olduğu 21. yüzyılda “nasıl oluyor da elektronik seçim ile bunlar çözülemiyor?” sorusuna yanıt aranıyor.
Bu tartışmalar Türkiye’de yeni de değil. Ancak dünyada 196 ülkeden sadece 1 milyon nüfusa sahip, güven kavramının yüksek olduğu Estonya’da tam elektronik seçim yapıldığı, Hollanda ve İrlanda gibi ülkelerde elektronik seçimin askıya alındığı ve uygulanan tüm ülkelerde güvenlik tartışmalarının hiç bitmediği düşünülürse, bu konunun “çok güvenli sistemler kurulabilir” ya da “seçim kabinine bir tablet konulabilirden” öte olduğunu anlayabiliriz.
Hatta daha önemlisi 21. yüzyıl vatandaşının yönetilmesindeki önemli engelin 4-5 yılda bir fikri alınarak yapılan “tam güvenilir” elektronik seçim olduğu algısı ve bu alandaki inovasyonların devletten gelmesi beklentisi de bu konunun Türkiye’de daha baştan çözümsüz olacağının işaretlerini veriyor. Unutulmamalı ki bugün ülke yönetimlerine en çok etkisi olan araçlardan biri Twitter, devletlerden bağımsız dört girişimci tarafından kurulmuş bir girişim.
Geleceğin yönetim biçimleri için en temel konu, beklenen çözümlerin ve inovasyonun devlet yerine vatandaşlık ile ilgili alanda çalışacak girişimcilerden, sivil toplum örgütlerinden, sosyal girişimcilerden oluşan bir ekosistemden geleceği. Çünkü inovasyon kendi içinde deneme ve hata yapabilme unsurunu içeriyor. Oysa devletler istikrarlı ve dengeli bir yapıyı hedefliyor. Dolayısıyla Türkiye’deki şu anki bu değişimlerin başlangıç noktasının devlet olarak beklenmesi ve hatta bu tartışmaların elektronik seçim odaklı olması, devleti beklemeksizin yapılacak birçok değişimi de engelliyor.
Elektronik seçim yöntemleri
“19. yüzyıl fikir ve sistemleri ve 20. yüzyıl kuruluşları ile 21. yüzyıl insanın yönetilmeye çalışılması zaten başlı başına bir sorun” diyor Meksika Başbakanlığı’na bağlı inovasyondan sorumlu direktör Jorge Soto.
Bu sorun yumağında 21. yüzyıl vatandaşının yönetiminde ihtiyaç duyulan inovasyonlarda elektronik seçim önem sırasında çok gerilerde gelmesine rağmen Türkiye gündemini değerlendirebilmek için dünyadaki uygulamalara bakılabilir.
“Türkiye aslında bugünkü tartışmaların aksine elektronik seçim sistemi konusunda çalışmalara ilk başlayan ülkelerden biri. 20 yıl süresince SEÇSİS isimli seçim sonuçlarının kaydedildiği bir yazılım geliştirildi. Ancak seçim sonuçları girilmesi noktasına kadar her şey kağıt ve insan ile yapılıyor.”
Dünyada karma şekilde de olacak şekilde dört çeşit sistem kullanılıyor:
İlki, tarayıcılar ile okunabilecek optik oy pusulalarında, oylama yapıldıktan sonra oylama yerinde ya da genel merkezde sayımın tarayıcılar ile yapılması.
İkincisi, en yaygın kullanılan yöntem olan doğrudan elektronik cihazların kullanımı: Devlet tarafından belirlenen yerlerde elektronik aygıtlarda (üzerinde düğmeler veya dokunmatik ekran barındıran cihazlar) oylama yapılması. Burada, oy kullanan kişiye oyunun ispatı kağıda basılıp verilebiliyor da.
Üçüncü yöntemde seçmen oyunu kullandıktan sonra basılan şifreli kağıdı alıp bunu sayabilecek başka bir makinaya atıyor.
Dördüncü yöntem ise internete bağlı bir cihazdan ya da kiosklardan (özel tasarlanmış kasaları olan bilgisayarlar), herhangi bir yerden ya da yine devletin belirleyeceği merkezlerden oylama yapılması.
Elektronik seçimlerin hem avantajları hem de dezavantajları var. Bugünün teknoloji odaklı yaşamına uyması, insandan kaynaklanan hataların minimuma indirilebilmesi, (internet üzerinden yapılan oylamalarda) daha kolay ulaşılabilirliği, karmaşık kağıt ve süreçlerin basitleştirilmesi, uzun dönemde maliyetinin daha az olması, hızlı sonuç elde edilmesi gibi herkesin ilk etapta aklına gelebilecek avantajları bulunuyor.
Ancak bunca yıldır birçok ülkede ciddi tartışmalara yol açmış bu sistemlerin şeffaflığının az olması, uzman olmayanlar tarafından sistemin kolayca anlaşılamaması, bu konuda herhangi bir standardın olmaması, sistemi yönetenler tarafından manipüle edilme riski, donanım ve yazılım maliyetleri, seçimler arasındaki dönemde cihazların güvenli saklanabilme zorluğu, yeniden sayımın limitli olması ve mevcut yasalarla uyumsuzluk gibi dezavantajları bulanabilmekte.
En büyük tartışmalardan biri bu sistemleri geliştiren şirketler ve yatırımcıları ile ilgili. Örneğin 2010 yılında ABD’de bu şirketlerin tekelinin kırılması önemli bir tartışma konusuydu.
Ayrıca sosyo-kültürel açıdan da tartışmalar var. Örneğin özellikle internet üzerinden yapılan oylamanın katılıma etkisinin sanıldığından çok daha az olduğu ve etkisi varsa bile bunun genç, yüksek gelirli, eğitime erişimi olan, politikanın faydasına inanan bir kesime yönelik olduğu bilimsel araştırmalarla da tespit edilmiş.
Dünyada uygulamalar
ABD’de 1964’ten beri uygulanan elektronik oylamada 2000 ve 2004 yılında sahte oy kullanıldığı tespit edilmiş. 2010 yılı itibarıyla sistemlere kağıt onayı da eklenmiş.
1986 yılında çalışmalara başlanan Brezilya’da yerel yazılım ve donanım ile üretilen sistemler 1996 yılında ilk yerel seçimlerde kullanılmış, ancak 2002’de kağıt onayı da eklenmiş.
Elektronik seçim Hollanda’da yirmi yıl aktif olarak uygulandıktan sonra, İrlanda da ise alınan cihazlar hiç kullanılmadan 2008 yılında askıya alınmış.
Hindistan örneği bu konuda en çarpıcı örnek, zira 2002 yılından beri uygulanan elektronik oylamanın en önemli yanı kullanılan sistemlerin diğer örneklere göre çok daha ucuz, basit ve anlaşılabilir olması. Geçen hafta başlayan 2014 seçimleri 9 fazda 6 haftada tamamlanacak ve toplamda 815 milyon kişi 930.000 merkezde oy kullanacak. İlk kez Hindistan’da pusulalarda “yukarıdakilerin hiçbiri” seçeneği de yer alıyor.
Estonya ise güvenin yüksek olduğu bir ülke olarak internet üzerinden oylamanın da dahil olduğu tam elektronik seçimi 2005 yılından beri uygulayan tek devlet.
Türkiye aslında bugünkü tartışmaların aksine elektronik seçim sistemi konusunda çalışmalara ilk başlayan ülkelerden biri. 20 yıl süresince SEÇSİS isimli seçim sonuçlarının kaydedildiği bir yazılım geliştirildi. Ancak seçim sonuçlarının girilmesi noktasına kadar her şey kağıt ve insan ile yapılıyor. Bunun yanı sıra aslında en önemli gelişme ise Türkiye’nin dünyada internet üzerinden halka açık şirketlerin genel kurul oylamalarını hayata geçiren ilk ülke olması. İnternet üzerinden elektronik seçimin bir denemesi olarak görülebilecek bu uygulama ile çok önemli bir adım aslında atılmış durumda.
Elektronik seçim sistemleri seçilirken sadece birbirleri ile değil, şu anki kağıt bazlı yöntem ile de kıyaslanması tavsiye ediliyor. Her sistemin kendi içerisinde avantajları ve dezavantajları ülkenin sosyo-kültürel yapısına göre önemli farklılıklar gösterebiliyor. Ve ne olursa olsun teknolojik altyapıların devlet içerisinde onu işleten birim tarafından yeterince bilinmesi ve güvenilmesi, altyüklenicilere çok fazla bağımlı olunmaması dikkat çekilen noktalar arasında.
Bu tarz değişimlerin en kritik konusu olan güvenin genel algı, sosyo-kültürel bağlam ve teknoloji ve işletme boyutları ise apayrı bir yazı konusu olacak kadar önemli bir boyut.
Elektronik seçim ötesinde girişimler
Tekrardan büyük resme dönersek kendisi de bu alanda eski bir girişimci olan Jorge Soto’nun da Meksika’da deneyimlediği gibi bu dönüşümü elektronik seçim ile devletten beklemek yerine bu alandaki girişimciler, sivil toplum örgütleri, sosyal girişimciler asıl yönlendirici güç olmalı.
Meksika’da elektronik seçimin sadece denemeleri yapılmış. Ancak girişimciler tarafından başlatılmış ve vatandaşların sokaktaki şiddeti raporlayabildikleri platformlar gibi birçok iyi işleyen uygulamalar var. Ülkede devletin “açık bilgi” girişiminin desteklediği yeni bir platformda geçen hafta görüşülen politikalar internet üzerinden vatandaşların katılımı ile değiştirildi ve oylandı.
Bunun gibi dünyanın birçok yerinde girişimcilerin bu alanda araçlar geliştirmesi için güçlü bir ekosistem kuruluyor. Girişimciler teşvik ediliyor. Toplumdaki bu değişimin kaynağı devlet yerine vatandaşların kendisi oluyor. Bu konuda şaşırtıcı seviyede zayıf bir ekosisteme sahip Türkiye’de değişimi devletten beklemek ve güveni elektronik seçimde aramak yerine en kısa zamanda vatandaşların değişimi sahiplenmesi ve en kritik unsur olan gerekli ekosistemin oluşturulması için çalışmaya başlaması gerekiyor.